- Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
- Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılabilir.
- Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
Aynı olayla ilgili olarak kolluk tarafından iki defa ifade alınması kanuna aykırı olması nedeni ile Yargıtay 6. Ceza Dairesi beraat kararı verilmesi gerektiğine hükmederek bozma kararı vermiştir.
Aynı olayla ilgili olarak ikinci ifadenin alınması gerekli olduğunda Ceza Muhakemeleri Kanununun İfade Alma ve Sorguda Yasak Usullere ilişkin olan 148 maddesi uyarınca ikinci ifadenin Cumhuriyet Savcısı tarafından alınması gerektiğine hükmetmiştir.
T.C.
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
ESAS NO: 2010/30146
KARAR NO: 2011/6501
KARAR TARİHİ: 05.05.2011
ÖZET: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38/6 maddesi uyarınca Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez hükmü ile 5271 sayılı CMK.nun 148/. ve 5. fıkralarında yer alan Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz ve şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılabilir, hükümlerine aykırı şekilde sanığın başkaca kesin, yeterli, inandırıcı ve hukuki kanıtlarla desteklenmeyen kolluk anlatımının hükme esas alınarak sanığın atılı suçlardan beraatı yerine yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırıdır.
(5271 s. Ceza Muhakemesi K m. 148, 253)
YARGITAY İLAMI
YEREL MAHKEMECE verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Diğer temyiz itirazları YERİNDE GÖRÜLMEMİŞTİR.
Ancak;
1- Sanık N. Ö.’nün kollukta savunmanı olmadan alınan 02.11.2007 günlü ilk ifadesinde atılı suçlamaları kabul etmediği, aynı sanığın gene kollukta savunmanı olmadan alınan 28.11.2007 günlü ikinci ifadesinde ise hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığını bozmak suçlarını işlediğine dair detaylı anlatımda bulunduğu, sanığın bu eylem nedeniyle C. Savcısınca ifadesinin alınmadığı, tutuklama istemli olarak Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk edildiği, 29.11.2007 günlü Zonguldak 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki sorgusunda ise atılı suçlamaları kabul etmediği, kamu davası açılması üzerine Zonguldak 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 08.01.2008 günlü celsesinde alınan savunmasında atılı suçlamaları kabul etmediği ve dosyada sanığın atılı suçu işlediğine dair kollukta savunmanı bulunmadan alınan ikinci ifadesindeki ikrarı dışında da kesin, yeterli, inandırıcı ve hukuki bir kanıt bulunmadığının anlaşılması karşısında Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın 4709 Sayılı Kanunla değişik 38/6 maddesi uyarınca “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” hükmüyle 5271 sayılı CMK.nun 148/4. ve 5 inci fıkralarında yer alan “Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.” ve “Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılabilir.” hükümlerine aykırı şekilde sanığın başkaca kesin, yeterli, inandırıcı ve hukuki kanıtlarla desteklenmeyen kolluk anlatımının hükme esas alınarak sanığın atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi,
2- Sanık M. T. yönünden ise diğer sanık N. Ö.’nün yukarıda anılan ve hukuken bir değer kazanmayan ikrarı dışında atılı suçu işlediğine dair kesin, yeterli, inandırıcı ve hukuki bir kanıt bulunmadığı halde sanığın atılı suç eşyasını satın almak suçundan beraati yerine yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de;
3- Sanık N. Ö. üzerine atılı işyeri dokunulmazlığını bozmak suçunun suç tarihi itibariyle (5918 s. Kanunla değişiklikten önceki) 5271 sayılı CMK.nun 253 üncü maddesi uyarınca uzlaşma kapsamında suçlardan olduğu gözetilmeden uzlaşma usulü uygulanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık N. Ö. ile sanık M. T. savunmanının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma gerekçesine göre de sanık N. Ö.’nün TAHLİYESİNE, başka bir suçtan tutuklu yada hükümlü değilse derhal salıverilmesi için YARGITAY Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına 05.05.2011 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Ceza Yargılamalarında usuli işlemlerin önemi ve sonuçları değerlendirildiğinde etkili bir savunma için alanında uzman bir ceza avukatından destek almak önem arz etmektedir.