İzmir Avukat Ofisi olarak kefalet sözleşmelerinde eş rızası konusunda makale ve yargıtay kararı paylaşmak istedik.
Öncelikli olarak kefalet sözleşmesi bakımından 11 Nisan 2013 tarihli 6455 sayılı kanunun 77. maddesiyle 6098 sayılı kanunun 584. maddesine aşağıdaki şekilde bir fıkra eklenmiş kefalete eşin rızasının arandığı haller değiştirilmiştir.
“Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.”
Eklenen fıkra ile bir anlamda kefalette eşin rızasını kişisel işlerle sınırlayarak ticari işlerde eş rızasını aranmayacağı getirilmiştir.
Eski kanunda eşin rızasının aranmadığı 3 hal vardı. Bunlar; mahkemece ayrılık kararı verilmiş olması, yasal ayrılık hakkının bulunması ve kefalet sözleşmesinde ağırlaştırıcı olmayan değişikliklerdir. Bu haller dışında eşin rızası olmadan yapılmış kefalet sözleşmeleri geçersiz olacaktır.
Ancak yeni gelen yasa ile geçersiz olan sözleşmenin geçerli olma durumu akla gelmektedir. Bu durumu da Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda düzenlenmiştir. “Yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.” Kanunun metninden anlayacağımız üzere yürürlükte olan kanun hükümlerine tabi olacağından geçersiz olarak yapılan kefalet sözleşmesi yeni yapılan değişikliklerle geçerli olmayacaktır.
Bu konuda Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 10.06.2013 tarihli 2013/10719 sayılı kararında “Sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı B.K.’nın 484. maddesine uygun olarak kefalet tesis edilmiştir. 6098 Sayılı T.B.K. 1.7.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. T.B.K.nın 584. maddesine göre eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça ancak diğer eşin yazılı rızasıyla kefil olabilir. 6101 Sayılı T.B.K.nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. maddesine göre T.B.K.nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.” Hüküm altına almıştır.
Bu nedenlerle ; 11 Nisan 2013 tarihli 6455 sayılı kanunun 77. Maddesiyle, 6098 sayılı kanunun 584. Maddesine eklenen fıkra ile yapılan değişikliğin değişiklikten önce yapılan kefalet sözleşmesinin geçerliliğini etkilemeyecektir.
Kefalet Sözleşmesi Bakımından Hukukumuzda Uygulama Bulan İlgili Mevzuat Şöyledir:
II. Kefalet Sözleşmesinde Şekil Şartı – İzmir Avukat
MADDE 583 – Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
III. Kefalet Sözleşmesinde Eşin Rızası – İzmir Avukat
MADDE 584 – Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.
Kefalet Sözleşmesi – Yargıtay Kararı
TC YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/7678 K. 2013/10719 T. 10.6.2013
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Eşlerden Birinin Mahkemece Verilmiş Bir Ayrılık Kararı Olmadıkça veya Yasal Olarak Ayrı Yaşama Hakkı Doğmadıkça Ancak Diğer Eşin Yazılı Rızasıyla Kefil Olabileceği )
• GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİ ( İtirazın İptali Davası – Eşlerden Birinin Mahkemece Verilmiş Bir Ayrılık Kararı Olmadıkça veya Yasal Olarak Ayrı Yaşama Hakkı Doğmadıkça Ancak Diğer Eşin Yazılı Rızasıyla Kefil Olabileceği )
• KEFALET SÖZLEŞMESİ ( Eski Borçlar Kanunu Yürürlükteyken Yasaya Uygun Olarak Kurulduğundan Yeni Borçlar Kanunundaki Düzenlemeden Dolayı Geçersiz Kabul Edilemeyeceği – İtirazın İptali Davası )
6098/m.584
818/m.484
ÖZET : Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça ancak diğer eşin yazılı rızasıyla kefil olabilir. Kefalet sözleşmesi eski Borçlar Kanunu yürürlükte iken yasaya uygun olarak kurulduğundan yeni Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemeden dolayı geçersiz kabul edilemez. Mahkemece bu yönler gözetilerek işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece toplanan delillere göre; davacı bankanın asıl borçlu olan davalı şirketten alacak talebinde kısmen haklı olduğu, bunun yanında 6098 Sayılı T.B.K.nın 584. maddesine göre, eşlerden birinin diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceği, bu hükmün kamu düzenine dair olması sebebiyle görülmekte olan talep ve davalarda da uygulanacağı, kefil olan davalı İ. Ç.’in sözleşme tarihi olan 28.8.2009 tarihinde evli olduğu, sözleşme kurulmadan önce veya en geç sözleşme kurulma anında kefil İ. Ç.’in eşinin muvafakatinin alınmadığı gerekçesiyle davalı şirket hakkında açılan davanın kısmen kabulüne, davalı İ. Ç. hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlamsız icra takibine konu genel kredi sözleşmesi 28.8.2009 tarihlidir. Sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı B.K.nın 484. maddesine uygun olarak kefalet tesis edilmiştir. 6098 Sayılı T.B.K. 1.7.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. T.B.K.nın 584. maddesine göre eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça ancak diğer eşin yazılı rızasıyla kefil olabilir. 6101 Sayılı T.B.K.nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. maddesine göre T.B.K.nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Kefalet sözleşmesi 818 Sayılı B.K.yürürlükte iken yasaya uygun olarak kurulduğundan 6098 Sayılı T.B.K.nın 584. maddesindeki düzenlemeden dolayı geçersiz kabul edilemez. 6101 Sayılı T.B.K.nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 7. maddesinde 6098 Sayılı T.B.K.nın derdest davalara uygulanmasıyla ilgili düzenleme yapılmışsa da bu hüküm 818 Sayılı B.K.ya uygun olarak kurulan kefaletin kamu düzenine aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağından somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Mahkemece bu yönler gözetilerek işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 10.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kefalet Sözleşmelerinde kaynaklanan hukuki anlaşmazlar bakımından izmir avukatı olarak bize ulaşmak için iletişim kanallarımız aracılığı ile bize ulaşabilirsiniz.